28 Ağustos 2011 Pazar

Küfür Alemi Çalışıyor Ya Biz !


MASONLUK VE KOMİNİSTLİĞİN ARKASINDAKİ YÜZ


İNGİLİZ MİSYONERİ ZEVİMER NE DİYOR ?


27 Ağustos 2011 Cumartesi

MİLLİYETÇİLİK / İdeolocya Örgüsü - Üstad Necip Fazıl Kısakürek



Her tavus kuşu mutlaka mutlaka bir yumurtadan çıkar; ve tavus yumurtasından her çıkan, mutlaka tavus kuşudur; öyle amma, gaye, tavus yumurtasından çıkmış olmak değil, tavus kuşu olmaktır… İşte milliyetçiliğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde mânası!

Tavus kuşu, sebepte değil, neticede tavus kuşudur; bu bakımdan tavus kuşunun şahsiyeti, geriye doğru mânasız ve değersiz yumurta kırıklarında değil, ileriye doğru müstesna bir renk ve çizgi heyetindedir… İşte milliyetçiliğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde ruhu!..

İsterse karga veya devekuşu yumurtasından çıkmış olsun, neticede bütün şartlariyle tavus kuşu olabilen her varlık, tavus kuşunun bütün hakkına maliktir… İşte milliyetçiliğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde kıymet ölçüsü!…

Demek ki biz, gerçek milliyetçiliği, geriye doğru değil, ileriye doğru, menba istikâmetinde değil, mansap istikâmetinde, tohum üstünde değil, ağaç, üstünde karar kılıcı bir anlayış ve görüşe bağlıyoruz.

Bu demektir ki, biz, tarih plânında fışkırışımıza zemin teşkil eden ırk ve toprak şartlarını geride bırakmış; her türlü ırk ve toprak hakikatine ilgili, fakat her türlü ırk ve toprak yobazlığına düşman, ileri bir görüş ve anlayış içinde milliyetçiyiz.

Amma yumurta olmazsa tavus olmazmış; varsın olmasın, bu zaruret bize hiçbir şey kaybettirmez. Dairenin bulunduğu her yerde mutlaka bir merkez bulunacağı, fakat her merkez bulunan yerde mutlaka bir daire bulunmayacağı gibi tavus, yumurtayı ihata ve ihtiva eder de, yumurta tavusu ihata ve ihtiva edemez.

Bizim milliyetçiliğimiz, belli başlı bir topluluğa ait madde ve kemmiyet hakikatlerinin mâverâsında, sadece ruh ve keyfiyet vâkıalarına bağlı, cevherini posasından süzen ve yalnız cevhere nisbet kabul eden bir telâkkiden ibaret.

Türk, bizim nazarımızda, belli başlı bir inanış, bağlanış, düşünüş, seziş, hatırlayış, duyuş, davranış ve bildiriş hususiyetleri içinde, belli başlı bir iman, mukaddesat, tefekkür, tahassüs, hayal, hatıra, meşrep, eda ve lisan birliğinin ördüğü, tek nüshalı ve şahsiyetli bir ruh nescinden ibarettir; mutlak ve müstakil bir vâhit temsil eden bu ruh nescinin zarfı da Anadoludur.

Ya şu boyuna Türk ruhu, Türk ruhu dediğimiz şey nedir ki?.. Türk ruhu dediğimz şey, iki vâhidin mecmuundan ibarettir: biri, onu kendi dışında olduran, öbürü de bu olan şeyi kendi içinde renklendiren, şekillendiren, seslendiren, kokulandıran, iklimlendiren iki vâhit…

Vâhitlerden ilki, Türkün duygu ve düşünce mihrakında pırıldayıcı mutlak ve müstakil iman ışığı, ikincisi de bu ışık etrafında, hususî ve mahallî, bütün bir tahassüs ve tefekkür seciyesidir.
Vâhitlerden ilki, ırk ve kavim seviyesinin üstünde, bütün insanlar çapında ve hâkim; öbürü de yalnız ırk ve ka vim kadrosunda ve tâbidir.

Demek ki, zaten aslında ve lûgatta bir kavmin ruhunu dayadığı iman kaynağı mânasına gelen ve son zamanlarda gerçek delâletinden kaydırılıp kavmiyet mânasına kullanılmaya başlayan milliyetçilikten anladığımız, bir zarf işi olmaktan ziyade bir mazruf işi; ve mazruftaki dünya görüşüne, insan, cemiyet ve kâinat telâkkisine bağlı bütün bir tahassüs, tefekkür, eda ve ifade kadrosu işçiliğidir.

Bu ruhî ve kadronun ırkî plânda kendi maddesine karşı sevgisi, ancak belli başlı bir vâhidin doğurduğu böyle bir ruha yataklık etmekten ibaret ve yalnız bu kayd ve şartla sınırlıdır.
İşte bizim milliyetçiliğimiz; İslâma bağlı Türk ruhunun, bu mutlak kadro içinde Türk duygu ve düşünce hususiyetlerinin milliyetçiliği!..

Ve işte cihan ölçüsünde milliyetçilik!..

Türkiye'de Zorunlu Batı Müziğinin Ortaya Çıkışı


Türkiye'de Zorunlu Batı Müziğinin Ortaya Çıkışı




Güzel memleketimizde ''Allah'' bile demenin yasak olduğu dönemde Türkiye'nin ''Zorunlu Batı Müziği '' ile tanışması bir hayli enterasan olmuş


-'' Allah ,iman , sultan '' kelimeleri sakıncalı ... O günleri yaşamış Türk sanat musikisi üstatlarına göre , devlet yönetimi şarkılarımızda geçen ''Allah'' , '' iman'' , '' sultan'' gibi kelimeleri '' sakıncalı'' bulduğu için , şarkıların icrasını yasaklamış.Boşluk Batı müziği ile doldurulmuş -


(Yavuz Bahadıroğlu - Kayıt Dışı Tarih s. 235 )

siyonist güçler ve Protokolleri

Siyonistler, dünyayı, iktisadi, ticârî ablûkaya almak, ihracat ve ithalâtı elinde tutmak için çalışırlar. Siyonistler, ideallerini gerçekleştirebilmek için protokoller hazırlamışlardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Gençleri ahlâksızlığa teşvik etmek, ( Televole kültürü tarzı batı kültürünü ülkemize empoze edip, ağaç yaş iken eğilir misali gerek yazılı ve görsel yayın yapan dış odaklı kurumlarında vasıtasıyla ülke gençliği üzerinde büyük bir oranda ahlaksızlık varlık göstermektedir. Popstar, BBG yarışmaları ve diğer aşk, lüks, popüler hayatı özendirici birçok dizi ile gençliğin bilinçaltına yerleştirilen imandan uzak düşünce olguları sayesinde imansız ve ahlaksız bir gençliğin yetişmesine neden olunuyor. Bknz: Televole Kültürü başlıklı makalem)

2- Âile kudsiyetini yıkmak, ( Televizyon kanalları vasıtasıyla aileler üzerinde oluşturulan aile kudsiyetinin tahribatını bir çok televizyon programında çok rahat görülebilmektedir. Bu noktada beynelmilel ilişkileri kuvvetli olan televizyon kanalları üzerlerine düşen görevlerini son derece titiz ve sinsice yerine getirmektedir.)

3- San'at anlayışını düşürmek, müstehcen kalıba dökmek, ( Eskiye nazaran şarkılardaki cinsel kelimeleri içeren cümlelerin artması ve kliplerdeki müstehcen görüntülerin bir hayli çoğalması bu maddeye verilecek en güzel örneklerden bir kaçıdır. Bu bağlamda Ankara’dan Çıkan Ses başlıklı yazımı okursanız daha da fazla bilgi sahibi olabilirsiniz.)

4- Mukaddesâta olan hürmeti tahrip etmek, ( Yazılı ve görsel basında İslamiyet üzerinde anlamsız ve yalan yanlış ortaya atılan görüşler ve bu görüşlere, beyanlara inanan insanlarımız bu maddenin amacına alet olan insanlardır. Başörtüsü olayını da bu maddeye verilecek bir örnek olarak algılayabiliriz. Çünkü manevi değeri çok büyük olan başörtüsünün sinsi planlar ve maşalar dahilinde ülkemizde yasaklanması bu maddeye verilecek çok güzel bir örnektir.)

5- Lüks ve zararlı modayı teşvik etmek, ( Müslüman bir ülke olarak bir yaz mevsiminde Ankara Karanfil Sokak’ta gezmiş ve İstanbul Taksim’de gezmiş olup gördüğünüz görüntüler dahilinde düşünmüş olsanız bu maddeyi anlamış olursunuz. Ayrıca televizyonlarda özellikle bayan kesiminde ki hal ve görüntülere Müslümanlık çerçevesinde baktığınızda Yaradan’ın emirleriyle nasıl zıt görüntüler olduğunu çok kolay anlayabilirsiniz!)

6- İnsanları, fâidesiz eğlence ve oyunlar ile oyalamak, ( Televizyonlardaki sabah programları ve magazin programları tarzı faydasız yayınlarla insanımız oyalanmakta, bu sayede izlenmelerden doğan reyting tepkisi ile Siyonizm’e bilerek veya bilmeyerek alet olan televizyon kanallarına destek olunmaktadır. )

7- Sapık nazariyeler(öğretiler) ileri sürerek İslâmiyet’i yok etmeye çalışmak, ( Başörtüsüne yönelik yürütülen karalama kampanyaları, bir üniversite öğretim üyesinin “Ezan Türkçe okunmalı diyerek açıklama yapması” gibi örnekler bu maddeye verilecek en güzel örneklerdir. Daha da açıklamalı olması açısından Manşetlerdeki Dinsizlik ve Masonik Ruhlar Yine Dine Saldırdı! Başlıklı yazılarımı okuyabilirsiniz. )

8- Cemiyeti sınıflara ayırmak ve aralarına husûmet sokmak, ( Ülkemizde oluşturulan ayrımcılık ve ırkçılıklar bu madde için verilecek örneklerdir. Örn: Kürt sorunu, alevi sorunu )

9- Grev ve lokavtları körüklemek, ( TUSİAD ve birçok kamu, sendika kuruluşlarının girdiği ilişkiler ve ülke gündemine olan açıklamalarını yazılı ve görsel medyadan takip edebiliyoruz. )

10- Mâli istikrarı bozmak, ( Bu maddeye örneği Anadolu’da halen günlüğü 2 Ytl’ye çalışan veya benim memleketimde tuğla ocaklarında haftalık 30-40 Ytl’ye sigortasız çalışan insanlarımızı örnek vermiş olsak ülkemizin mali istikrarını çok küçük bir pencereden bakarak özetlemiş olabiliriz.

Hitler ve Mussolini de Andımız Okutuyordu...!


Yıllardır ilköğretim okullarında çocuklara her sabah kesintisiz olarak okutulan ve varlığı tartışmalı hale gelen "Andımız"ın benzeri aslında Hitler Almanyası`nda ve Mussolini İtalyası`nda da uygulanıyordu

İlköğretim öğretim öğrencilerine sabah törenlerinde ettirilen yemin (Andımız)  son günlerin önemli bir tartışma konusu. Andın artık okutulmaması gerektiğini ifade edenlerle, devamından yana olanlar birbirinden farklı görüşler ortaya koyuyorlar. Peki, “Andımız” nedir. Ne zamandan beri okutulmaktadır?

1933 YILINDA ORTAYA ÇIKTI

Afet İnan’ın anlattığına göre,1933 yılında Milli Eğitim Bakanı olan Dr.Reşit Galip 23 Nisan sabahı çocukları ile bayramlaşırken onlara birkaç cümle söylemiş  ve  bu şekilde And meydana gelmişti. Reşit Galip heyecanla Çankaya köşküne çıkmış, Atatürk ile bayramlaştıktan sonra bir kağıda yazdığı bu And’ı Afet İnan’a  vermiş. Atatürk’ün de onayı alındıktan sonra bu And 1933 yılının 10 Mayısından itibaren sabah törenlerinde ilköğretim öğrencilerine okutulmaya başlandı.

TEK PARTİLİ DEVLETLERİN ÜRÜNÜ

Türk eğitim sisteminin içine dahil olan bu yemin  (And ) aslında o tarihlerde Avrupa’da yaygınlaşmaya başlayan ideolojik devletlerin yaptığı bir uygulamaydı. Devlete, rejime, lidere bağlılık yemini o tarihlerde özellikle tek partili ideolojik devletlerde yaygınlaşmaya başlıyordu.1930’lu yıllar ideolojik devletlerin altın çağını yaşadığı tarihlerdi. Almanya’da İtalya’da İspanya’da Rusya’da devletlere ideolojiler hâkimdi. Bu rejimlerin hepsinde devlete, rejime,lidere bağlılık en önemli konuların başında gelmekteydi.  Devlete, rejime, lidere bağlılığı artırmada en önemli araç ise eğitimdi. Bu sebeple ilköğretim okullarından üniversitelere kadar tüm eğitim sistemi devletin ideolojisine göre biçimlendirildi. Eğitimin temel amacı rejime sadık insanlar yetiştirmek olmaya başladı. Okullardaki eğitimin dışında yaygın eğitime önem verildi. İlköğretim çağından liselere kadar öğrenci örgütlenmeleri, kampları kuruldu.

HİTLER VE MUSSOLİNİ DE OKUTUYORDU

Eğitim faaliyetlerinde beklide en başarılı olanlar Hitler ve Musssolini oldu. İlköğretim öğrencilerine aşılanması gereken en önemli duygu Hitler’e bağlılığın ne kadar kutsal bir şey olduğuydu. Bu öğretmenlerin de zorunlu bir göreviydi. Okulda her gün yaklaşık on dakika süreyle Hitlerin resmi önünde selamlamada bulunulurdu. Hitler okul dışında yaygın eğitime de önem vermekteydi. Okul dışındaki vakitler için kurulmuş olan öğrenci kampları yaygınlaştırılıyordu.  Hitler 6-18 yaş arası çocukları kurduğu gençlik gruplarında yetiştirerek onlara Nasyonal Sosyalizmi, Führeri ve Yahudi düşmanlığını aşılıyordu. İlk zamanlar gönüllü bir organizasyon olan bu gençlik grupları 1936 yılından itibaren çocuklar için zorunlu tutulmaya başlandı. İdeolojik eğtimin ve beden eğitiminin verildiği gençlik kamplarında çocuklara şöyle yemin ettiriliyordu : ‘Führer e adanmış kanımın her damlasıyla;  ben tüm enerjimi ve gücümü Adolf Hitlere ve ülkeme adayacağıma yemin ediyorum. Onun için,  sahip olduklarımdan hatta hayatımdan bile vazgeçeceğime söz veriyorum ve bunun için Tanrıdan yardım diliyorum.’





Almanya’daki bu pratiklerin benzeri İtalya’da da yaşanıyordu. İtalya’da Duçe lakaplı  Mussolini de çocukların gençlerin rejime bağlı bir şekilde eğitilmesine önem vermişti. İlköğretimden itibaren Faşist ideoloji çerçevesinde yetiştirilen çocuklara ve gençlere şöyle bir yemin ettiriliyordu : ‘Tanrının adıyla ben liderimin bütün emirlerini yerine getireceğime, gerekirse bu uğurda kanımın son damlasına kadar mücadele edeceğime yemin ederim, yaşasın faşist devrim.’



Almanya ve İtalya’daki pratiklerden de görüldüğü gibi ideolojik devletler lidere, rejime bağlı insanlar yetiştirmek için eğitimi bir araç olarak kullandılar. Bu konuda başarılı da oldular. Ancak bu rejimler yalnızca kendi ülkelerine değil etraflarına da zarar vermeye başladılar. II. Dünya savaşı bu rejimlerin ortaya çıkardığı bir savaştı ve bu savaş insanoğlunun o zamana dek gördüğü en kanlı savaş olarak tarihe geçti. Savaş sonu ise kaybeden faşist diktatörlükler oldu ve bu rejimler yıkılarak insanların hatırlamak istemediği bir hatıra olarak tarihteki yerini aldı.

1930’lu yıllar   Türkiye’de de ideolojik bir yapılanmanın gerçekleştirilmeye çalışıldığı bir dönemdi. Osmanlı devleti yıkılmış yerine Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştu. Birçok devrim yapılmıştı. Avrupa’da demokrasilerin gözden düştüğü bu dönemde Türkiye’de tek partili bir yönetim tarzı uygulanmaya başlanmıştı. Bu dönemde Türkiye’de, gerçekleştirilmiş olan devrimleri bir bütünlük içinde ideolojiye çevirmek isteyen birçok aydın ve yazar çıktı. Bir “Kemalizm” ortaya çıkarılmaya çalışılıyordu. Falih Rıfkı Atay, Faşizmin beden terbiyesini, gençlik örgütlenmelerini Türkiye’ye örnek gösterirken, Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, İstanbul Üniversitesinde verdiği İnkılâp Tarihi derslerinde Faşizmi, ırkçılık anlayışını dışarıda bırakarak,. Kemalizm’in bir kopyası olduğunu ifade ediyordu. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Atatürk ve İnönü’nden sonra üçün cü adam konumundaki Recep Peker 1937 yılında TBMM’nin üstünde faşist ülkelerdeki bir konseyin kurulmasını Atatürk’e teklif ediyordu. Bu tekliflerin bir kısmı Atatürk’ün onayıyla kabul edilirken bazı teklifler ise Atatürk’ün sert tepkisi sonucu askıya alınıyordu. Örneğin faşist konsey gibi. Aslında ne Atatürk bir Führer, bir Duçe’ydi, ne de Türkiye’nin rejimi İtalya ve Almanya’daki gibi kanlı bir diktatörlüktü. Fakat sonuç olarak 1930’lu yıllar Avrupa’daki Faşizm rüzgarının Türkiye’yi etkilediği yıllar oldu. Rejimi oturtma, devrimleri güçlendirme amacı , disiplinli yurttaş oluşturma idealiyle And Türk eğitim sistemine dahil edildi.
II. Dünya savaşı sonrasında tek partili faşist rejimler yerlerini demokratik rejimlere bırakırken Türkiye’de de rejim normalleşmeye başlamıştı. Türkiye tekrar çok partili siyasi yapıya geçmişti. Ancak demokratik rejimlerde rastlanmayan And ve benzeri tek parti dönemi uygulamaları Türkiye’de varlığını günümüze kadar sürdürdü.


Kaynaklar:

Prof. Dr. Afet İnan, "Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler"
Dante L. Germino; The Italian Fascist Party in Power: a Study in Totalitarian Rule
John Francis Pollard; The Fascist Experience in Italy
Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti`nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931)

Türk'ün Yeni Amentüsü! [ Haşa ]


Devletin resmî dininin İslam olduğu ibaresi anayasadan çıkarıldığı yıl, 1928’de,“Türk’ün Yeni Amentüsü” başlıklı bir kitapyayınlanmıştır; Türk’ün yeni amentüsü devlet tapıcılığının ve milliyetçiliğin dinleştirilmesinin amentüsüdür:

“Kahramanlığın örneği olan ve vatanın istiklalini yoktan vareden Mustafa Kemal’e, onun cengaver or-dusuna, yüce kanunlarına, mücahid anala-rına ve Türkiye için ahiret günü olmadığınaiman ederim. İyilikle fenalığın insanlardangeldiğine, büyük milletimin medenî cihan-da en büyük mevkii kazanacağına, hamasetdestanlarıyla tarihi dolduran kudretli Türkordusunun birliğine ve Gazi’nin Allah’ın ensevgili kulu olduğuna kalbimin bütün hulusuyla şehadet eylerim.”


(1928'de basılan ve geliri Tayyare Cemiyeti'ne bağışlanan "Türk'ün Yeni Amentüsü" adlı kitap- Dönemin Kemalist çizgideki meşhur gazetesi Hakimiyeti Milliye tarafından bastırılmıştır -Üstteki metin kitabın ilk sahifesinin Osmanlıcadan Türkçeye çevrisidir).

- Kitabın orjinali Osmanlıcadır ve içeriği Kemalizmle ilgilidir.

Geleceğin Suçlusunu Yetiştirmenin En Basit Kuralları...


- Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın! Bu şekilde o,
herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.

- Kötü sözler söylediği zaman gülün! Böylece o kendisinin akilli olduğuna
inanacaktır.

- Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretmeyin! 21 yaşına gelince
kendi kararlarını, kendisi versin diye bekleyin!

- Yerde bıraktığı her şeyi kaldırın; kitaplarını, ayakkabılarını,
kıyafetlerini, onun için her şeyi siz yapın ki; o bütün sorumluluklarını
başkalarına yüklemeye alışsın!

- Onun gözünün önünde sık sık kavga edin ki; bu sayede aile bir gün
parçalanırsa çok fazla üzülmesin.

- Ona istediği kadar harçlık verin ki; hiçbir zaman kendi parasını
kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.

- Yiyecek, giyecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getirin
ki; istediklerine ulaşmak için çalışmak gerektiğini öğrenmesin.

- Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tutun ki,
onların hepsine karşı peşin hükümleri oluşsun.

- Bütün bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz çocuğunuz bir
gün suç islerse, kendisinden özür dileyin! Ama onu felaket dolu bir hayata
hazırladığınız için kendinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin!!

İnönü, Hatıratlarından Harf İnkılâbının Asıl Gayesini Açıklıyor


"Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Okur-yazar oranının düşük oluşunun yegâne sebebi alfabenin öğrenilmesinin zor olduğu değildi. (ki zor da değildir. 2 ayda, 6 yaşında çocuklar çok rahat öğrenebiliyor )  Uzun yıllar devlet eğitim sorununa eğilmemiş, kütlesel eğitime önem vermemişti.(uzun süren harblerden dolayı ) vermiş olsaydı şüphesiz ki daha yüksek olurdu. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.(...) Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik.(...) Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı."


İnönü, Hatıralar C.II s 223

İlber Ortaylı Mason Mu ?


 

Topkapı Sarayı Müdürü Prof. Dr. İlber Ortaylı
konferanslarıyla masonlara destek veren bir isim.

Mason localarında konferans veren İlber Ortaylı mason mudur?




Peki elimizdeki tek delil, konferanslar mı?

Elbetteki hayır. Yahudilerin ve masonların düşmanı olduğu bir kişi var..
Kimdir?

- Evet, Cennetmekan Sultan Abdülhamid Hân Hazretleri..

Ne hikmetse, İlber Ortaylı Bey de azılı bir Abdülhamid düşmanı.
Size iki farklı kitabından iktibas (alıntı) yapacağız..
Karar siz aziz okuyucularımızındır:

"1908 Temmuzunda Makedonya'da patlayan ihtillal Osmanlı imparatorluğunda II.Abdülhamid'in 30 yıllık despot yönetimine dur denmiştir."

Kaynak: İstanbul'dan Sayfalar, İlber Ortaylı


"Böyle bir toplumu tek elden yönetmeye kalkan diktatör II.Abdülhamid bile ..."

Kaynak: İmpartorluğun en uzun yılları, İlber Ortaylı


Evet, mason localarında konferanslar, aynı ortak düşman ..
Sizce de bunların tevafuk olma ihtimali var mı?




Gelelim Nihâl Atsız'a [ Bâbıâli / Necip Fazıl Kısakürek ]


Sene 1950... Büyük Doğu idarehanesine gelmiştir. O zamana kadar tanıdığım ve yüzyüze geldiğim biri değil. Yalınız koyu ırkçılığı ve (Hitler) vâri sağ kaşı üzerine uzattığı saçlariyle (karikatür)leştirdiğini bildiğim, Dr. Rıza Nur yetiştirmesi bir adam... Peyami Safa onun için, Nâzım Hikmet'e koyduğu teşhis ile "tam bir ahmak!" derdi:


- Havası, esprisi, mizaç renkleri olmayan biri...


Konuştuk. Büyük Doğu'ya hayranlığını ve hele "îdeolocya Örgüsü"ne diyalektiği bakımından büyük alâka duyduğunu belirtti. Onunla komünizma ve belli başlı bir şahsa düşmanlık mevzuunda birleşiyorduk; fakat bu (antitez)lere karşılık asıl (tez) bahsinde apayrıydık. O, Türkçülük hissinden geliyor, bizse İslâm fikrinden yola çıkıyorduk. O, ideolocyalaştırılması imkânsız bir duygunun adamıydı; bizse her hissi potasında eriten bir düşüncenin bağlısı...


Bir gün onu evime çağırdım. Tam bir nefs ve dünya muhasebesine girişelim diye... Yanına iki arkadaşını alıp geldi: Fethi Tevetoğlu ve Nurullah Banman... Sabaha kadar konuştuk. Kafa ve ruh çilesine sahip bir insan olmaktan çok uzak göründü bana... Bir milletin hayrı diye bir dâva olamazdı. Ancak bütün insanlığa dağıtımı kabil, beşeriyet çapında bir dâva...


Ona sordum:- İslâmiyet hakkında ne düşünüyorsunuz? Hemen cevap verdi:


- Milletimin dinidir; hürmet ederim!


- Ya milletinizin dini Şamanlık olsaydı?..


İslama böyle bir iltifat, onu topyekûn reddetmekten beterdi. Kıymet, millete verilmiş ve İslâm tâbi mevkiine düşürülmüş oluyordu. Halbuki biz, Türk'ü müslüman olduğu için sevecek ve müslümanlığı nispetinde değerlendirecek bir milliyetçilik anlayışı peşindeydik ve bu anlayışa "Anadoluculuk" ismini veriyorduk. Bir konferansımızda, 15 yıl sonra söyleyeceğimiz gibi, "eğer gaye Türklükse mutlaka bilmek lâzımdır ki, Türk müslüman olduktan sonra Türktür!" tezini güdüyorduk.


Nihâl Atsız'ı budalalığı ve ezberci kültürü içinde son derece sığ bir insan olarak böylece yaftaladıktan sonra, onunla ortak olduğumuz nefret kutupları üzerinde 1950 ve 1958 Büyük Doğu'larında bazı yazılarını da neşrettik. 1958 Büyük Doğularında beni, Adnan Menderes'in sermayelendirdiğini zanneden Nihâl Atsız, isminin imlâsını Etnan Bey diye yazdığı Adnan Menderes'in güya bize yağdırdığı nimetlerden pay istediğini bana mektupla bildirmeye ve yazılarına ödenen paranın azlığından şikâyet etmeye kadar gitmiştir.


Onunla asıl ayrılığımız ve karşılıklı nefrete kadar giden aykırılığımız, ismine ihtilâl dedikleri 1960 gece baskınından sonradır. Hadisenin ikinci günü telefon başındayım ve onunla konuşuyorum:


- Atsız, ne dersin bu hâllere?


- Ne diyeceğim, pekâlâ derim. Seni hâlâ tevkif etmediler mi?


- Niçin tevkif etsinler beni?- Şeriatçiliğinden ve Etnan Bey'e bağlılığından ötürü...


- Ya seni niçin tevkif etmiyorlar?


- BEN DİNDAR DEĞİLİM Kİ!..


Telefonu nefretle yüzüne kapattım ve ölünceye kadar yüzünü bir kere bile görmedim.


İhtilâlden sonraki Büyük Doğu'lar ve bütün Anadolu'yu telgraf hatları gibi ören konferanslarım, onun temsil ettiği, ruhî muhteva dışı posa Türkçülüğünün iflâsını bana gösterdi; ve Nihâl Atsız Bey, "Ötüken" ismiyle çıkardığı dergide Kâinatın Efendisine, hiç bir rezilin kullanamıyacağı sövme kelimeleriyle saldırırken, O'nun ümmetinden en hakîr fert olmanın üstüne şeref tanımayan beni de ihmâl etmedi ve şahsî hayatıma ait türlü iftiralarla lekelemeye davrandı. Nihayet, davasının, türlü sulandırılma ve diriltilme tecrübelerine rağmen silinen izleriyle beraber hiçbir iz bırakmadan silinip gitti.


Bir gün büyük Doğu neslinin pırıltılı neşterini saplayacağı ümidini muhafaza ettiğimiz "Babıâli" ufunetini göstermek için bu kadar misâl yeter.Türkiye'nin birbuçuk asırdır beklediği gerçek ruh ve kültür ihtilâli, önce "Bâbıâli"nin millileştirilmesi, ahlâkîleştirilmesi ve temel görüşe oturtulmasiyle başlayacaktır.


[ Bâbıâli / Necip Fazıl Kısakürek ]

Bizim hareketimiz mesuliyet hareketidir.




► "Bizim hareketimiz mesuliyet hareketidir. 
Davamız hayata uymak değil, Hayatımızı HAKK'a uydurmaktır ! "
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Sanıldı ki Osmanlı Tamamen yok oldu, O çınar Kurudu. Evet Belki çınar Kurudu Ama onun Tohumları Düştü bi kez Toprağa. Karanlıkta kaldı bi Müddet. Bi Tohumun yeşermesi için şarttı O Karanlık, O Ayaz Soğuk. Derken Bahar Geldi ilk Cemre Düştü Havaya, yine, yeni, yeniden...

BEKLEYİN BİZİ !!!
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Sultan Abdulhamit Han'ın Ordusunu Sanmasınlarki Yok Oldu, O Ordu İslam Ordugahlarının Hepsidir. Yalnızca Hareket Emrini Bekliyoruz...
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Mukaddes Emanet / NFK
Kaptanı yahudi, Çarkçısı mason, Tayfası dönme, Rotası Dinsizlik olan Hürriyet gemisinden ne bekliyorsun?

Yolcusu milletle beraber kayalara oturmazsa şaşmak lazım..

“Rahminde cemiyetin ben doğum sancısıyım
Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım
Zamanı kokutanlar mürteci diyorlar bana
Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana,
Zaman korkunç daire, ilk ve son nokta nerde
Bazen geriden gelen bin bir devir ilerde...!
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Ne Kimseye Başımızı Eğdik, Nede Bir Başkasına Haksızlık Ettik.. Biz Sadece İnsanlara Fazla Guvendik.. !!

Sanmasınlar YIKILDIK, Sanmasınlar ÇÖKTÜK, Bir Başka Bahar İçin Sadece Yaprak Döktük. . . !
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Sen ki,Fıtratının Getirdiği Hasletleri İlminle yoğuran Eğilmez Bir Duruşun Adıydın.
Mazlumlara Hani, Zalimlere Kadıydın...
Bir Zamanlar Kur'an'ın Hakimiyeti için Cihad Ederdin...

Şimdi, ''Kahrolsun Şeriat'' sesleri Yükseliyor vatanında...
Seni sen Yapan Kitabın, Ahlakın, Tören Nerede ?...

NE OLDU SANA OSMANLI TORUNU !

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylân, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,

Onu sürdürmeyen çırak utansın!
Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa, bırak utansın!
Ey binbir tanede solmayan tek renk,
Bayraklaşmıyorsan bayrak utansın!
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Gönül Orduların dağıtılmış, Gönül Kalelerin Fethedilmiş...
Uyanmak için Daha Ne Bekliyorsun Osmanlı Torunu, Maneviyatın üzerinde Oynanan Haince Tuzakları Farket Düşün Özünü Bul...Gerçekten Olmak İstediğin Kişi misin ve Hakettiğin yerde misin ?

Şimdi zaman, Kaybettiğin Hüviyetini Geri Almak için savaşma zamanıdır,
Şimdi zaman, Gönlüne ve Zihnine Vurulan zincirleri Kırma zamanıdır,
Şimdi zaman, Atalarının şerefli Mirasını Geleceğe Taşıma zamanıdır...
AZMİN VE KARARLILIĞINLA BAŞARABİLECEĞİNE İNANCIMIZ 
İMANIMIZ KADAR TAMDIR..

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Hiç bir yalan ilelebet payîdar Kalamaz...
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Uçurtmalar Rüzgar Gücü ile Değil, o Güce Karşı Koydukları için yükselirler...
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Müslüman; Kur'anına Bağlı iyi bir şeriatçı Vatanı için gözünü Kırpmadan ölen iyi bir vatanperver Milletini seven iyi bir Milliyetçi ve Bunlarla Beraber Dünya'daki Bütün Din kardeşlerini seven hakiki bir Ümmetçidir. 

Müslüman; Hiçbir zaman Yahudi’nin Türk milletinin içine soktuğu "Ne Arap’ın yüzü ne Şam’ın şekeri" veya Laik Kemalistlerin dediği gibi "Kabe arabın olsun Anıtkabir bize yeter" gibi sözler sarf etmez. O bu sözler sebebiyle İslam Dünyasının Parçalanıp bu hale Geldiğini (Bosna, Filistin,Türkistan, Çeçenistan...) ne Denli ızdıraplar çektiğini Düşünür. 

Müslüman; Lavrenslerin Orta Doğuyu İslam İmparatorluğu olan Osmanlı'dan koparmak, Müslümanları Arap, Türk, Acem diye bölüp parçalamak, şimdi de Doğuyu Kürt devleti Adı Altında parçalayıp Ermeni Devleti kurdurmaya çalıştıklarını iyi bilir. Dün Türk'ü Arap’a, Arap’ı Acem'e Kötüleyenler kimse Bugün de Müslüman Kürt ile Müslüman Türk'ü bir birine Düşman edip Boğazlatmaya çalışanlar aynı Yahudi ve Yahudi’ye hizmet Eden Laik dönmelerdir (Yani Laik Gözüken Yahudi Dönmeleri ). 

Yüce Peygamberimiz (s.a.v) Dünyanın bir ucunda bir Müslüman’ın ayağına Diken Batsa diğer ucundaki Müslüman bu Acıyı Duymalıdır Buyurmuştur. Dikkat edilirse Burada Türk, Arap, Acem Vs.. Duymalıdır Buyurmamıştır. Hangi milletten olursa olsun Müslüman duymalıdır buyurmuştur. Bu durum ümmet olmanın Getirdiği inceliktir. Ve ümmet Şuurunun en uç Noktasıdır. Hangi milletten olursa olsun Müslümanları kardeş yapan ortak kelimeleri vardır ki bu da 

"LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDEN RESULULLAH"dır.
İnanan Sarsılsa da Devrilmez

"Gevşeklik göstermeyin, tasalanmayın;
Eğer iman ediyorsanız üstünsünüz." (Âl-i İmrân, 3/139) 

Evet her şey, Âkif'çe ifadesiyle: Allah'a dayanıp, sa'ye sarılıp, Hikmete râm olmaktan Geçmektedir...
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
EY ATAM FATİH SULTAN MEHMED HAN

Ülkende Başörtü Yasak, Şeriat Gericilik, Torunun Kanuni'nin Avrupa'da 100 Yıl Yasakladığı Dans Çağdaşlık Oldu ...Yaşasaydın şayet İkinci Bir Fetih Hazırlığı Yapardın.. İslambol Kafir Olmuş Deyip yeniden Fethederdin...
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
‎"Biz; yerine göre “efendi” de oluruz, “nazik” de!..
Hak edene “kabalık” yapmaktan da çekinmeyiz.
Ama; “lüüp-men”lerin cirit attığı, gariban halkın kanını emdiği, iliklerini sömürdüğü ve yetim hakkı yiyip domuzlar gibi semirdiği bir ülkede, gerekirse “kabadayı” da oluruz!

“Soyguncu”ların, “vurguncu”ların, “dinsiz” ve “donsuz”ların, “lezbiyen” ve “homo”ların egemen olmaya çalıştığı ve de “kendilerinden olmayan”ları “ayak takımı” gibi gören aşağılık “soysuz”ların borusunun öttüğü bir ülkede, gerekirse “ayak takımı” olur, bozarız hepsinin “fiyaka”larını!

Bu yüzden “uyumsuz” görünmekten de asla rahatsızlık duymayız!"
Biz EVLÂD-I OSMANLI ' yız..! Ecdadımıza Yapılan Hakarete Göz Yummayız
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Baş örtüsü taktığı için bir kızı tahsil hayatından mahrum etmek, Maraş'ta başörtüsü çekilip düşürüldüğü için başlayan MİLLİ ŞAHLANIŞIN RUHUNA TÜKÜRMEKTİR.. NFK
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Hiç kimse ALLAH'ın müsade ettiğini yapmama engel olamaz.! 
Kafkas Kartalı Şeyh Şamil
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
ÖLmesini biLene öLüm yaşamak oLur.... ÖLDürüLen her '' Ç e ç e n '' bin kez öLüm Doğurur...
Çeçenlerin dişlerine bir Damla kan sıçrarsa, Bunların dişlerinin girmediği et parçası kalmaz...
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
‎" Utanmaktan Utanan Bir Nesil Haline Geldik | Do-re-mi Öğretmek Çağdaşlık Oldu, Amentüyü Öğretmek Çağdışı , Bu Ne Ahmaklık''
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Mevlâna Hazretleri diyor ki:

“İnsan namazda kıyâma durunca [ ﺍ ] “elif”... olur.
Rükûya eğilince [ ﺪ ] “dal” olur.
Secdeye varınca [ ﻣ ] “mîm” olur.
Bu şekilde namazı tamamlayınca
“elif- dal ve mim” den oluşan âdem (ﺍﺪﻣ) olur.
Yani adam olur.”
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Kafkas Kartalı Büyük Komutan Şamil Basayev
‎"Bize hala terörist diyen Dünya'nın yüzüne tükürmek istiyorum"
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Kıpkızıl bir komünist, meydanda... açıktan açığa komünist olduğunu söyleyebiliyor, lenin ve stalin gibi insanlığın kanını içen zalimlerin 
peşinde gittiğini söyleyebiliyorsa !

Bizlerde Hz.Muhammed Mustafa (sav) Efendimizin yolunda olduğumuzu bütün Dünya'ya ilan ediyoruz..."
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
''Alperenlik, Hak İle Batılın Savaşında Hakkın Yanında Savaşan, Rabbaniler Ordusudur. ALLAH'A Kul RESULÜNE Ümmet Olmaktır''

Şehit Lider Muhsin YAZICIOĞLU
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Ey Bir Aileye Bile Hükmedemeyen İlerici..!
Üç Kıtaya Yedi Denize Hükmeden Ecdadım Mı Gerici..? / NFK
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil âliyyil âzim.

[Yüce ve azâmetli olan Allahü Teâlâ'dan başka güç ve kuvvet yoktur !]
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Mehmedim sevinin başlar yüksekte
Ölsekte
sevinin eve dönsekte
Sanmayın bu tekerlek kalır Tümsekte
Yarın
elbet bizim ELBET bizimdir.
GÜN DOĞMUŞ GÜN BATMIŞ EBED BİZİMDİR.
‘Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur’
NFK
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Hain bir kurşun aldı evladın belki ama ,
O Ölmedi Unutma!
RABBİM ne diyor bir baksana ;

وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ يُقْتَلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ أَمْوَاتٌ ۚ بَلْ أَحْيَاءٌ وَلَٰكِنْ لَا تَشْعُرُونَ

ALLAH yolunda öldürülenlere de ölü demeyin.
Onlar diridir ama siz anlamazsınız.. // Bakara / 154//

Sil gözyaşını Ana !
Evladın Şehit Tahtında , Tebessümle Bak Ona..
Doyamadı Şehitliğin Tadına , Fısır fısır dudakları !
Diyor RAHMAN'a ;
Bir can , Bir can daha ver bana..
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Zannetmeyin ki gücümüz bitti,yorgunuz...
Zannetmeyin ki silahımız yok,suskunuz;
Zaman bekliyoruz fırtınalar kopacak..
Fırtınalar öncesi hep böyle durgunuz biz!!
Belki yeniden doğamayız ama;
Her batan güneşle de batmayız biz...
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
ÜSTAD NECİP FAZIL KISAKÜREK
Baş örtüsü taktığı için bir kızı tahsil hayatından mahrum etmek, Maraş'ta başörtüsü çekilip düşürüldüğü için başlayan MİLLİ ŞAHLANIŞIN RUHUNA TÜKÜRMEKTİR..
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?

Mehmet Akif ERSOY
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Bizim Dedelerimiz Ninelerimiz Cepheden Cepheye Atılırken, Şahadete Koşarken Onların Dedeleri Evlerinin Bir köşesine Pusup Beklediler ve sonra çıkıp Bizi yönettiler...

BİZLER HEP SAVAŞTAYDIK ! yemendeydik, Halepteydik, Çanakkaledeydik, Sarıkamıştaydık, Trablusgarptaydık...! BİZ HEP İŞKENCELERDEYDİK !
Tabutlarda, zindanlarda C5lerdeydik...Urganlarda, Sürgünlerdeydik...

Sarıkamışta Kış Günü Bir Hayal Uğruna savaşa Sürüklendiğimizi ve Onbinlerce Şehidin Hayalperest Enver paşa yüzünden verildiğini yazdılar...

KARA KIŞTA SAVAŞ MI OLURMUŞ ! Doğru ya Memleket Sıcak Bir Yaz Gününde serin Bir Duştan sonra Altımızda Şortla Sıcak Akdeniz Kumsallarında Korunmalıydı

KARA KIŞTA SAVAŞ MI OLURDU ! Sıcak İstanbul Gecelerinde ''Kırmızı-Beyaz'' şarap Yudumlayarak Memleketi Kurtarmak için Baharı Beklemek varken Kara Kışta Sarıkamışta Askerimizin işi Neydi !

Herşey Serbest Ulan Bu Ülkede herşey Serbest Yahudi ve Siyonizme Hizmet Emelleri Güden Mason Teşkilatlanmaları Kurmak ve Bu Teşkilatlanmalar Bünyesinde Burs Adı Altında Gençleri Kendilerine Bağlamak Türkiyenin Geleceğini İslamı Baltalamak SERBEST !!!

Her Apartmana Bir Kilise Açmak, Misyonerlik Faaliyetleri ile Ülkemizi Bölmeye Çalışmak SERBEST !!!

Milletvekili Dokunulmazlığı Zırhına Bürünüp, Meclis Kürsüsünden İhanet Cümlelerini Ağızdan Salya Akıta Akıta Haykırmak SERBEST !!!.
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
‎"Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev HAYATtır."
Bu nedenle:
- Bir lokma ekmek için şerefini ayak altına almaya,
- Bir anlık zevk için namusunu lekelemeye,
- Bir zamanlık mevkii için ayak öpmeye,
- Bir günlük menfat için faziletini karartmaya, DEĞMEZ
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
ŞERİAT ;

"ilâhî emir ve yasaklar toplamı", "Kutsal kitabımız Kur'an'ın âyetleri, Peygamberimiz olan Hz.Muhammed(sallallahualey hivesellem)'in söz ve fiilleri (sünnet/hadis) ve İslâm bilginlerinin görüş birliği içinde bulundukları hususlara dayanan ilâhî kanun"dur.
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Bütün insanları kardeş yaparak yemyeşil cennetlerin nurlu ufuklarından esen refah ve saadet, huzur ve asayiş rüzgârıyla dalgalanan âlemşümul bir bayrak altında toplayacak olan yegâne kuvvet, İSLÂMdır.
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Ülkümüz Islâm-ı ümmettir, Gerisi Reddî Delâlettir...
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
Irkçı olmayan bir imparatorluktan, Türemek isteyen Faşistler yüzünden Din Kardeşliğini Bırakıp ırk kardeşliğine yöneldiğimiz sürece Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Tekrar yücelmez...
Bu Dava İslama Uymaz ve Asla Hak Olmayan Bu Dava,
zafere Ulaşmaz Ulaşamaz...
ALLAH c.c ırkçılığı lanetler... Irka Dayalı Bir Amaç, İdeal Peşinde Koşanların Çabaları Boşunadır...