14 Eylül 2011 Çarşamba

Türk Milliyetçiliğinin Yol Ayrımı / Abdullah Kuloğlu




Batı Metaryalizmi Gölgesi veya Büyük Doğu İdealizmi Gerçeği

Temel içtimaî zıtlığın hak-küfür şeklindeki görünüşünün, ferdî planda ruh-nefs zıtlığına dayandığını biliyoruz. Daha doğru ifadesi ile içtimaî bir bünyenin ferdin gölgesi olmasına nazaran “iman” davasının belirleyiciliğine inanıyoruz.
İster ulus milliyetçiliği isterse faşist ırk milliyetçiliği olsun, her ikisinin de “Batı Töre”sine bağlı şubeler olarak Siyonist-Hıristiyanlığın temsilcileri oldukları muhakkak. Buna göre “Batı Töresi”ni açıklamak üzere oluşturulmuş kavramlara dayalı olarak Fransız, Alman, İngiliz Milliyetçiliği ile Türk Milliyetçiliğini tarife kalkışmak, oryantalist bir bakış sunmaktır. Yani bu tür yaklaşımlar Türk’ün Türk’e bakışını değil, batılının-batıcının Türk’e bakışını sergiler.
Büyük Doğu tümüyle yerli-milli ve İslâm Ahlak’ına dayalı yapısı ile Türk’ün Türk’e bakışını temsil etmekle kalmaz, aynı zamanda Türk’ün Batıya ve Batıcıya bakışını da temsil eder!.. Bu manada Büyük Doğu İdealizmi’ne bağlı Türk Milliyetçiliği, gerçek Türk Milliyetçiliğidir!..
Emile Durkheim’in bakışı Batının-Batıcının Türk’e bakışı olması hasebiyle “Batı Töresi”nin devamı halindedir. Temsilcisi Ziya Gökalp!..
Faşist ırkçılığın bakışı Batının-Batıcının Türk’e bakışı olması hasebiyle “Batı Töresi”nin devamı halindedir. Temsilcisi Nihal Atsız !..
Kuru Pragmatizm’in bakışı Batının-Batıcının Türk’e bakışı olması hasebiyle “Batı Töresi”nin devamı halindedir. Temsilcisi Yusuf Akçura !..
Kemalizim ise tüm sayılanlar ve sayılmayan daha niceleri ile birlikte aynı mahkumiyeti sergileyen yapısı ile tam bir bulamaç!..
Bunlar batı metaryalizminin gölgesi olup, gayr-i milli unsurlardır!.. Asıl gölgeye kendinden daha yakındır, ya!.. İşte bunlar suret-i Türk’ten görünüp, varlığı Siyonist-Hıristiyanlığa dayalı olanlardır. Batı Devşirmeleri!..
Ahlakî zemini farklı “Batı Töresi” milliyetçiliğinin, içtimaî diktasının Türk’e ne derece zararlar verdiğinin resmi olmak üzere buyrun:
Üstad Necip Fazıl'ın kaleminden:

 "Dalkavukluk... Bugün, fertlerin maddî ve manevî bütün iş ve menfaat sahalarında, büyükleriyle münasebetini düzenleyen ve neticeyi sağlayan biricik tılsım... Manzara şudur: Bütün cemiyet, bir mıknatıs kutbu üzerinde birbirinin eteğine yapışmış demir parçaları gibi, en küçüğünden en büyüğüne doğru birbirinin dalkavuğu vaziyetinde... Çünkü; ortada fani ve mahkum şahıslar kadrosunu aşan bir hüküm, bir iman ve mefkure ölçüsü kalmayınca, muvaffakiyetin tek sırrı, kuvvetlinin nefsaniyetini kabartmak san’atından ibaret kalır. İhlas yokluğu...
İltimas... Dalkavukluk, küçükten büyüğe doğru ferdin bütün kıymet ölçüsünü, hatır, gönül ve hoşa gitme değerine bağlayan bir korunma tedbiridir. Manzara; dişi ve başı ağrıyanlar için (Aspirin)den fazla el atılan ilaç... Çünkü: Birinci «çünkü»nün mukabil kutbu... Değer ve liyakat ölçüsünün iflası...
Hırsızlık... Hak ödemek ve hakkı ödenmek vaziyetinde herkesle herkes arasında; sırtında içtimaî bir emanet taşıyan herkesle emanette pay sahibi herkes arasında; evde babayla evlat, müessesede idareyle memur, dükkânda satıcı ile müşteri arasında...
.....
Rûşvet... Hırsızlığın en korkunç şubesi... Şahıslarda temerküz eden manevi haklandırma iktidarının hakka zıt olarak menfaat karşılığı satılması... Manzara: Rûşvet gişesi önünde, Eminönü meydanındaki otobüs bekleme mezbahasından fazla kalabalık... Çünkü: Haktan sıyrılan korku, insanlardan ve bütün insanî tertiplerden de sıyrılmış; ve menfi halisiyetini; su içmek ve ekmek yemek derecesindeki tabiîliğe dökmüştür...
Fuhuş... Bir kadın ve bir erkek arasında, Allah aşkı ve Allah bağıyla sımsıkı kementli olarak birbirini sevmek birbirinin olmak gibi en aziz, en kutsi ve en mahrem aidiyete vesile teşkil eden hadisenin, herkesle herkes arasında umumî ve hayvanî bir iştirak ifade etmesi... Manzara: Tek koğuş çerçevesinde, hem de elektrikle açık olarak bütün cemiyete şamil bir «mum söndü» alemi... Çünkü artık ruhlar hiçbir mukaddese yataklık edemiyecek kadar pörsümüştür.
İçki... Uyuşmak, kamaşmak, görmemek, duymamak, bilmemek, düşünmemek, kendi kendini kaybetmek, yok olmak ihtiyaciyle şuur ve muvazenenin zehir içmesi... Manzara: Gündelik su istihlakini aşan içki sarfiyatı... Çünkü: Vecd ve heyecanımızı zehirde arayacak nisbette ruhumuz boş bırakılmıştır."

Bizde şöyle devam edelim: Ey Mukaddesatçı Türk Gençliği!... Senin milletinin, Türk milletinin ahlakî vaziyeti bu mu değil mi? Bunlar yalan mı doğru mu?!.. Eğer diyorsanki bunlar Türk değil, o zaman bu yabancı millet nereden geldi?.. Yok eğer bunlar Türk ise, bu hayasızlık ve pervasızlık belasını kim bulaştırdı?.. Bu milleti Türk’ten ve Müslümanlıktan utanır hale getiren kim? Deden mi!.. Ninen mi!.. Yetim hakkını yemeyi öğreten kim?.. Haşa İslam mı öğretti ki, İslam’ın Şeriatından, töresinden uzaklaştık?!... Fuhuşu, faizciliği, içki müptelalığını sen mi öğrettin, ben mi?!.. Rüşveti, iltiması, yalanı, dolanı, sahil boyu yol boyu açılıp saçılmayı, fikir tembelliğini, komşuyu unutmayı, kardeşinin derdiyle dertlenmemeyi, idealsizliği, idealde hasisliği, bedavadan kardeşinin hakkına el atmayı, sokaklarda sürünen tinerci çocukları, ailelerin parçalanmışlığının ürünü sokak kadınlarını, sohbet yerine dedikoduyu, haşmet yerine kibri, 3000 yahudi dönmesinin sefasına karşılık 70 milyonun sefaletini ve daha nicesini sayabileceğim tüm bu ahlaksızlığı KİM AZİZ VATANIN EVLADINA BULAŞTIRDI?!.. İnsan olan bu sefalet manzarası karşısında çatlar, hayret eder, haya duyar, boyun büker, titreye titreye ağlar, içine kan oturur, saz olup ağıt yakar, taş olsa erir, gül olsa solar!... Yahu KİM BU ŞEREFSİZ VE ALÇAK DÜŞMAN?!... NERDESİN EY MUKADDESATÇI TÜRK GENÇLİĞİ, KİM BU ŞEREFSİZ VE ALÇAK DÜŞMAN!.. TÜRK MİLLETİNİN RUH VATANINA, AHLAKINA EL ATILIP İFSAT EDİLİYOR, İŞGAL EDİLİYOR. Bırakalım hikayeyi, manzara budur Beyler?.. Allah’a boyun bükmeyen, malını, evladı iyalini, ticaretini Allah uğruna cihad etmekten daha üstün görenin hali budur işte beyler!.. Dün komünistlerin Allah tanımaz oluşundan dem vuranların, bu manzara karşısında söyleyecek hiçbir şeyi yok mu?!.. Ahlaken ifsat edilişimizi de mi komüniste mal edeceğiz?!.. Komünizim öleli çok oldu Beyler!.. Öyle ise KİM BU ŞEREFSİZ VE ALÇAK DÜŞMAN!?..

Üstadın Kaleminden devam:
"Mefkureci ahlâkında, hiçbir hasis nefs kaygısına yer yoktur.
Mefkure ahlâkında, ya cemiyetle beraber ferdî hanenin de kurtulması, yahut içindeki evlat ve iyalle beraber viran olması vardır.
Milli ahlâk mefhumunu, başta din olmak üzere, o milletin bütün iman ve mukaddesat manzumesi içinden süzülüp gelen bir vakıa telakki etmenin ahlâkı... Buna muhtacız.”
Merhum Mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek mefkureci ahlâk ve milli ahlâk hususunda bunları bildirmiş bize. Yani ben var olacaksam, milletimle var olacağım. Kurtulacaksam, milletimle birlikte kurtulacağım. Birbirinden mesul oluş ahlâkı!.. Buna mefkurecilik diyoruz. Yani seveceksin milletini, kardeşini, vatanını!.. Mesuliyetinin ruhî temeli bu sevgi olacak. İşte bu sevgiden dolayı Milli Ahlâk davasına sahip çıkacaksın!.. Türk’ün Milli Ahlâkının İslam Ahlâkı olduğunu bileceksin, bunun iddiacısı ve ispatçısı olacaksın.

Buna göre Büyük Doğu İdealizmine bağlı Türk Milliyetçiliği;

· İslam Ahlâkına ve Şeriatına bağlılıktır
· Milletini sevmek ve ondan mesul olmaktır
· Bu mesuliyetin gereği olarak, milletinin dünya ahiret saadeti için İslam Ahlâkını YEGANE MİLLİ AHLÂK OLARAK KABUL ETMEKTİR.
· Bu MERKURECİ MİLLİ AHLÂKIN tesisi ve ikmali için tek millî devlet modeli olan ve İslam’a tesatsız bir oluşla bağlı olan “Başyücelik Devleti” idealini yaşatmak ve hayata hakim kılmaktır.
· Milletinin ırkî, harsî, askerî, bedihî ve siyasî yeteneklerini İslam’ın hizmetine sunmaktır.
· Diğer müslüman milletleri öz kardeşi derecesinde sevmek, onların hakkını korumaktır, yanlışlarını düzeltmektir.
· Kendisi için olmadan başkaları için olmanın mümkün olmadığının şuuruyla, mekânda Anadolucu vatan anlayışını benimsemektir. Anadolucu vatan anlayşı cihan hakimiyeti mefkuresine çekirdektir.
· İslamı yaşama ve yaşatmada milletler arası üstünlük yarışını desteklemektir. Buna göre Türk milletinin öncülüğünde, tüm İslam Ümmetinin temsilciliğini yapma yarışında değer ve ehliyet esasına dayalı olarak iddia sahibi olmayı teşvik etmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder